Balık

   Bazen mutsuzluktan öleceğimi düşünüyorum.. 

Böyle dedi bana bir gün.. 

Gözlerimi kapamıştım hafiften esen meltemi saçlarıma, dalgaları kulaklarıma iliştirmişken deniz kokusunu algılamaya çalışıyordum bu cümleyi duyduğumda. Gözlerimi açtığımda karşımda oturan bir küçük kız çocuğu gördüm. On belki on iki yaşlarındaydı sanki. Bana baktı sonra kafasını denize doğru çevirdi tekrar. Ben ise kafamı tam tersi tarafa çevirip bulunduğumuz restauranta baktım. Bana istediğiniz kadar oturabilirsiniz ama biz kapatıyoruz birazdan dediklerinden bu dakikaya kadar ne kadar süre geçmişti hesaplayamıyorum. Ama sağ tarafımda bütün gece deniz ve ayın güzelliğine aldırmadan birbirleriyle tartışan çift bile gitmişti. Garsonlar ve butik otelin sahipleride yoktu görünürde. Müzikte yoktu kimbilir ne zamandır. Küçük kıza döndüm söylediği cümlenin ağırlığını umursamayan şaşkınlığımla.

Merhaba dedim. Yüzüme baktı ve dudaklarının kenarında çok net görülmeyen bir gülümseme ile bana baktı gözleri biraz utangaç.

Benim adım Zeynep ya senin adın ne dedim. Tekrar yüzüme baktı sonra gözlerini birbirleri üstünde kaydırdığı ellerine bakarak Gülizar dedi. Yanaklarının ala çalışı dolunayın ışığında bile belli oluyordu.

Annen burada olduğunu biliyor mu? İstersen seni evine götüreyim merak etmesin, dedim.


Eliyle denizi gösterdi

Şurada ki hareket eden ışığı görüyor musun dedi. Ay ışığının altında dalgaların beşik gibi ninni sakinliğinde salladığı denize baktım. Yakamozdan bahsettiğini düşünerek `Evet,ay ışığı denizin içini görür gibi` dedim.

Yok kayalıkların oraya bak. Sağa sola hareket eden bir ışık var orada gördün mü dedi. 


Biraz arkamda kalan kayalıklara omzumun üzerinden baktığımda yavaşça sağa sola hareket eden ışığı gördüm.

Annem işte orada dedi Gülizar. Lahoz ve lipsöz yakalamaya çalışıyor nefesini ve beni hiç düşünmeden dedi.

Neden düşünmesin ki?

Derin kayalıklarda yaşayan balıklar az bulunduğu için pahalı o yüzden o kadar derine dalıyor. Ama nefesi yetmiyebilir, dedi kafasını denizden çevirmeyen küçük kız.



Annen çok iyi dalıyor olmalı bence endişelenmemelisin. Ne zaman öğrenmiş dalmayı?

Dedem öğretmiş anneme sekiz yaşındaymış.

Bak işte çok uzun zamandır dalıyor çok tecrübeli olmalı. Merak etme sen!

Ama bana bir gün mutsuzluktan öleceğini söyledi. Babamda öyle söylemişti şimdi yok dedi Gülizar denizden gözünü hiç ayırmadan.

Sesim boğazıma takılmış çıkmıyordu bir türlü. Karşımda sırtında yetmiş kilo dertle oturan sanki annesinin hiç simit almadığı bir küçük kız oturuyordu. Pamuk şekerinden bulutların olduğu hikayeler anlatmamış mıydı kimseler? Bana bu kadar sakinlik ve huzur veren bir yerde bu kadar dertle nasıl dolu olabiliyordu acaba? Cam ağaçlarıyla deniz kokusunun karıştığı, balıklarla yüzdüğün bu sakin koya neden Çavuşköy demişler diye düşünüyordum bugün öğlen bir başka Ayşe Kulin kitab
ının sayfalarını rüzgarla çevirirken. Ne kadar şanslılar ve mutlu olmalılar Çavuşköyün insanları diye geçirmiştim içimden oysa tam da bugün. Gülizar çıktı geldi gecenin ortasına ve ben hangi sırayla kursam cümleleri olmuyordu..


Baban nereye gitti Gülizar.

Annem sevdiği yerlere gitti diyor. Göze alıp yaşayamadıklarını yaşıyormuş aşk içinde.

Seni görmeye gelecektir ama üzülme..

Gülizar bana baktı iri gözleri hiç göremediğim yıldızlarla doluydu. Sonra yuvarlak yüzünü omzuna doğru çekerek ellerine baktı ve denizde babam dedi.

Gözlerim bana şimdilik itaat ediyordu hiç kolay olmasada. Ama sesim bu defa çıkmayı başarmıştı tek kelime halinde ve olabildiğine paramparça.

Anladım..

Babam en son bu cümleyi söylemiş anneme, dalmaya gitmeden. Sonra geri dönmemiş bir daha. Annem onu çok özlüyor. Dedem hala alışamadı diyor. O da alışırsan adı aşk olmaz diyor.

Bu çocuk hiç tanıma fırsatı bulamadığı çocukluğunu uçan balonlara tak
ıp gökyüzüne salmıştı. Uçurtmalarda mı yoktu bu Çavuşköyde çocuk olmak için! Gökyüzüne çıkıp Gülizarın çocukluğunu aramak istedim bu minik omuzlarda ki korkunun ağırlığını azaltmak için .

Denizde sağa sola hareket eden ışık görünmüyordu artık. İçimde çılgınca kanat çırpan endişe o minik kolların yan tarafımızda ki beyaza boyanmış demir parmaklıkları sıkıca kavradığını farketti.

Merak etme annen çok güçlü bir kadın tıpkı senin gibi diyebilmiştim sadece.

Gülizar o büyük gözleri ile sahili küçük nehrin denize kavuştuğu yerden olduğumuz yere kadar tarıyordu. Kafası bu kadar hızlı salınıyorsa gözlerini hayal edemiyordum.

Annem hayata balıklama dalmalı kaçırmamalı diyor. Ben küçükmüşüm ondan büyüyünce anlayacakmışım ne demek istedi
ğini.

Dalgaların hemen ucunda beliren gölge elinde ki zıpkını omzuna atmıştı. Balıklara dair bir ibare yoktu henüz. Sahile ayak basan gölge dönünce sıra sıra balıklar seçiliyordu zıpkına takılmış. Görüş alanıma giren küçük gölgeyle Gülizarın gittiğini farkettim. Çakıl taşları ses çıkarıyor olmalıydı ama dalgalar izin vermiyordu başka hiç bir sese. Gecenin karanlığına balıklama dalmıştı Gülizar biraz önce ki endişelerinden sıyrılıp hala derinlerinde çocukça atan yüreğiyle..

Yarın ve sonra ki gün ve bir sonra ki gün yine öyle yapacaktı...
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın

Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Çavuşköyde ki Gülizar gibi..

Comments

Popular posts from this blog

İmam bayıldı

Kiraz hevenkleri..

Şiir